25 Aralık 2012 Salı

Köpek hastalıkları:

Uyuz hastalığı ve tedavisi 

Uyuz bir deri hastalığıdır ve ülkemizde de çok yaygın olarak görülmektedir. Yaygın görülmesinin en büyük sebebi sokak köpekleri diye adlandırılan sahipsiz hayvanların ve pire-kene gibi dış parazitlerin sayısının oldukça fazla olmasıdır. Uyuz hastalığının birçok formu vardır ve oldukça inatçı bir hastalıktır.

En yaygın bulaşma şekli pire ve keneler, direk temas ve dokunma, ortak kullanılan tasma, mama kabı, yatak vb. eşyalar, ortak kullanılan alanlardır. Doğada oldukça yaygın ve kolay bulaşan bir hastalıktır.


Bazı türler sadece kulak kepçesi ve çevresinde, bazıları ise göz ve çevresinde lokal lezyonlar oluşturabilirler. Genelde derinin tüysüz bölgelerinde ve dirseklerden başlayan lezyonlar tedavisi yapılmazsa vücuda yayılırlar ve generalize olurlar.


Uyuz hastalığını yaratan etken derinin epidermis katında veya kıl foliküllerinde yerleşen ve tünel kazarak hareket eden mikroskobik boyuttaki uyuz böcekleridir. Lezyonlu deriden kazıntı yapılarak alınan materyalle hazırlanan preparatlar, mikroskop altında incelendiğinde uyuz etkenleri rahatlıkla görülebilmektedir.


Ülkemizde yaygın bulunan türleri:


- Demodex

- Sarcoptes
- Otodectes
- Notoedres'tir.

Uyuz böcekleri; deri döküntüleri, doku artıkları, kan ve doku sıvısı ile beslenirler. Deride derin ve genelde kaşıntılı lezyonlara sebebiyet verirler. Sadece Demodex türü uyuzda kaşıntı azdır veya hiç olmamaktadır.


Semptomlar:

- Oldukça şiddetli kaşıntı(bazı türler hariç)
- Kızarıklık
- Deride veziküller
- Vücutta yaygın yaralar
- Tüy dökülmesi
- Deride kalınlaşma
- Tüylerin dökülmesi(lokal veya genel)
- Deride ağır bir koku
- Deride kepeklenme ve kabuklanma
- Derinin renginde koyulaşma ve pigmentasyon artışı

Korunma:

- Köpeklerin hijyenik ortamlarda bakımı

- Pire ve kenelere karşı önlemleri almak
- Tüy ve deri sağlığının düzenli kontrolü
- Düzenli fırçalamak
- Sık yıkamamak
- Başka köpeğe ait malzemelerin dezenfekte etmeden kullanmamak
- Beslenmesine dikkat etmek
- Yürüyüş ve gezinti alanlarına dikkat etmek
- Oyun arkadaşlarına dikkat etmek
- Hekiminizin önereceği aralıklarla dış parazitlere etkili banyo solusyonları ile yıkamak
- Düzenli Veteriner Hekim kontrolü

En önemlisi; Vücutta oluşacak bir deri lezyonunda vakit geçirmeden veteriner hekiminize danışmak ve ihmal etmemek gerekir. Çünkü tüm hastalıklar erken teşhisle çok daha kolay ve çabuk tedavi edilebilmektedir.


Tedavi:

Tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Tedavide yıkama solusyonları, uyuza etkili enjeksiyonlar, spot on uygulamalar ve oral tedavi yapılabilmektedir. Hekiminiz uyuzun formuna göre tedaviyi seçecek ve uygulamaya başlayacaktır. Genelde iyileşme süreci 4 hafta ile 6 hafta arasıdır. Demodex türü uyuz etkeni foliküllere yerleştiği için tedavisi daha uzun ve zordur. Bu da tedavi sürecinin daha uzun olmasını sağlar. Bazen de uyuz hastalığı; diğer deri hastalıkları ile beraber seyredebilir. Bu durum daha komplike ve daha uzun süreli bir tedaviyi gerektirecektir.

Unutmayın...

Uyuz asla öldürücü bir hastalık değildir ve tedavisi mümkündür.Fakat konunun üzerine eğilmezseniz ve tedavisi yapılmazsa bu hastalıkta bile ölümler olabilmekte ve üzücü durumlarla karşılaşılabilmektedir.

Canımızdan çok sevdiğimiz dostlarımızın sağlıklı ve mutlu olmaları için lütfen onları ihmal etmeyelim. Onların sağlığına ne kadar dikkat ederseniz,onlarla geçireceğiniz günler o kadar uzun ve güzel olur. Veteriner hekimlerimizin tavsiyelerini kulak arkası etmeyelim. Bizler; hem onların hem de sizlerin sağlığı için sürekli olarak yardımcı olmaya ve hizmet vermeye devam ediyoruz.


Bulaşıcı Karaciğer Enfeksiyonu (Hepatitis Contagiosa Canis)


Özellikle yavru köpeklerin daha hassas olduğu virütik bir hastalıktır. Köpek, virüsü aldıktan 4-7 gün sonra klinik bulguları göstermeye başlar. Bazı köpeklerde önemli bir klinik bulgu göstermeden hafif halsizlik ve iştahsızlıkla atlatılabileceği gibi bazen de gene herhangi bir klinik bulgu göstermeden ani ölümle sonuçlanabilir. Hasta köpekte ateş, halsizlik, iştahsızlık, gözyaşı akıntısı, bazen öksürük, burun akıntısı, karında ağrı, sarılık, yumuşak ve kanlı dışkı, gözün üst tabakasında (corneada) matlaşma (mavi gri göz) vücudun bazı bölgelerinde kan oturmaları (kulak, diş eti ve karın altı gibi bölgelerde daha rahat görülebilir) dikkati çeker. Kan oturmaları mevcut köpeklerde bu bulgu şiddetli hale gelebilir ve kan kaybından (özellikle karaciğer kanamasından) ölüm şekillenebilir. Kan tahlilinde pıhtılaşma süresinin azaldığı kan parametrelerinin değiştiği karaciğer enziminin yükseldiği görülür.


Klinik bulgular ve laboratuar bulguların yardımıyla teşhise gidilir. Hastalığın idrar dış ve solunum yoluyla bulaştığı dikkate alınarak muhakkak diğer köpeklerle hasta köpeğin teması kesilir.


Tedavide hafif olaylarda sadece antibiyotik ve vitamin takviyesi yeterlidir. İştahsızlık gösteren hastalara serum takviyesi de yapmak gerekir. Gözünde gri mavileşme olan köpeklerde diğer tedavinin yanında göze antibiyotik bir krem uygulanması gerekir. Eğer kan oturmaları, kan kaybı gibi bulgular varsa kan nakli yapılması da değerlendirilebilir.


Hepatitis contagiosa conisin aşısı vardır. Bir aylık olan yavrulara ilk aşısı uygulanır ve üç hafta sonra tekrarı yapılır. Her sene aşı yinelenerek bağışıklığın devamı sağlanır.

   
Köpek Gençlik Hastalığı (Distemper)

Köpek esas olarak sağlıklı bir hayvandır. Yaşlılık döneminde özel bakıma ihtiyacı olsa da, hayatının en hassas dönemi bebekliktir. Genç bir köpeğin ölümüne neden olabilecek üç hastalık, distemper, leptospirosis (bulaşıcı sarılık) ve bulaşıcı hepatittir. Köpeği bu öldürücü hastalıklardan korumak için, ana sütünün sağladığı doğal savunmadan yoksun kaldığı zaman, yani sütten kesilir kesilmez, bu üç hastalığa karşı aşılanmak üzere derhal
veterinere götürmek gerekir.

İnsanlarda görülen gribe benzeyen (insanlara bulaşmaz) distemper’e 1700’lerde Asya’dan getirilen bir virüs neden oldu. Köpeğin yanı sıra, kurt, sırtlan, tilki, aslan, kaplan, vaşak, bizon, ermin ve gelincik gibi hayvanlar da bu hastalığa yakalanırlar.


Virüs, sindirim ya da solunum yoluyla bulaşabilir. Bulaştıktan sonra günlerce kuluçkada kalır, daha sonra sindirim, solunum ve sinir sistemlerine yerleşerek bütün organizmaya yayılır. Belirtiler, titreme, çevreye ilgisizlik, gözlerde kanlanma, öksürük ve çok yüksek ateştir. Köpek sahibinin hastalık bu noktaya gelmeden köpeğini aşılatmış olması gerekir. Aksi takdirde durum kötüdür.


Her yaştaki köpekte görülebilmesine rağmen özellikle yavru köpeklerde daha sık rastlanılan, virütik ve ölümcül olabilen bir hastalıktır. Özellikle iç parazitler gibi ikincil hastalıklar da varsa çok daha şiddetli seyredebilmektedir. Distemper insanlara geçmez fakat yavru köpekler arasında özellikle solunum yoluyla çok hızla bulaşır. Genellikle klinik bulgular başlamadan önce köpekte genel bir durgunluk, iştahsızlık ve ateş vardır. Köpeğin, hastalık etkeni virüsü aldıktan sonra 1 hafta 10 gün içinde klinik bulgular başlar. Hastalık 5 ayrı klinik formda seyreder ve her her form arasında 1 hafta kadar sürebilen iyileşme periodu görülebilir.


Klinik formları:

1- Mide-barsak formu: Şiddetli kusma, ishal ve iştahsızlıkla seyreder.

2- Göz formu: Gözde sarı-yeşil bir akıntı vardır ve göz kapaklarını kısarak bakmaya çalışır.


3- Akciğer formu: Kuru bir öksürük ile başlar, artarak yaş forma döner, burun kurumuştur, sarı yeşil akıntı gelir.


4- Deri formu: Patilerin yastık bölümününde (ayağın alt kısmı) erozyonlar dikkati çeker ,vücüdün değişik yerlerinde de sivilce benzeri görüntüler olabilir.


5- Sinirsel form: Bu form genellikle klinik seyrin en sonunda yaşanır. Vücudun değişik kaslarında seyirmeler (artarak devam edip bütün bedeni etkileyebilir), kısmi veya genel felç, dönme hareketi veya epilepsi (sara) krizi nöbeteleri ile karakterizedir. Sinirsel formun ilerlemiş aşamasında bazı köpeklerde kontrolsüz şekilde havlama veya bağırma belirtileri görülebilir.


Ne yazık ki oldukça ölümcül bir hastalıktır ve atlatabilen köpeklerde de seyirmeler (gözde veya ayaklarda), yürüyüşte zorlanma gibi arazlar bırakabilir. Hastalık genellikle aynı anda 2 formu da beraber göstererek seyreder. Hastalığın teşhisinde klinik bulgular ve bu bulguları meydana getirebilcek diğer hastalık ihtimallerinin ekarte edilmesi belirleyici olur. Gençlik hastalığının tedavisinde veteriner hekim klinik bulgulara göre tedavisini yapar ve hastalığa özgü serumu uygular. Hasta köpeğin vücut direnci bu hastalığın tedaviye cevap verip vermeyeceğini belirleyen faktörlerden belki de en önemlisidir.Yani köpekte herhangi bir parazit olup olmadığı, annesini ne süreyle emdiği, gelişme hızı gibi faktörler özellikle yavru köpekler için son derece önemlidir.


Distemper hastalığının aşısı vardır. Köpek 1.5 aylık olduktan sonra 3 hafta arayla 3 defa yavru köpeklere ve ergin olanlara da yılda 1 kez uygulanarak bağışıklık sağlanabilir. Veteriner hekimin belirleyeceği aşı programına uyularak bu denli önemli bir hastalıktan köpeklerimizi koruyabiliriz.


Kanlı İshal (Parvoviral Enteritis)

Özellikle yavru köpeklerde görülen (erişkinlerde nadirdir) bulaşıcı, hızlı seyreden bir hastalıktır. Eğer yavru köpekte mide-bağırsak parazitleri, bakteriyel bir enfeksiyon gibi tali hastalıklar da varsa klinik seyri şiddetlenir. Kanlı ishal etkeni virüsü alan köpek bir hafta sonra klinik bulguları göstermeye başlar. Önce iştahsızlık, kusma ardından ishal ve ishalin devamıyla kanlı ishal (koyu renkli) ile seyreder. Hastada şiddetli halsizlik, su kaybı ve kan kaybı vardır. İki aydan küçük köpeklerde virüs, kalbi etkileyerek kalp krizinden dolayı ani ölümlere yol açabilir. Hastalığın teşhisinde klinik bulgular ve laboratuar testleri (kan parametreleri ve serolojik test) veteriner hekime yardımcı olur.

Tedavisinde (su kaybı söz konusu olduğundan) serum, antibiyotikler, bulantı kesiciler, gerekirse kan nakli klinik bulgulara yönelik müdahalelerin yanında spesifik serumda uygulanabilir. Tedavi hastanın vücut direncine bağlı olarak 3-5 gün sürer. Geç kalınmış, klinik bulgular ilerlemiş ve vücut direnci çok düşük yavru köpeklerde tedavinin başarı şansı azalır. Erişkin köpekler bu hastalığı çok daha hafif (örneğin sadece ishal ile) atlatabilirler. Özellikle Rottweiler, Dobermann ve Kangal yavruları bu hastalığa karşı çok daha duyarlıdır.


Kanlı ishalin bulaşması solunum ve dışkı yoluyla olur ve hasta köpeğin diğer köpeklerle temasının engellenmesi son derece önemlidir.


Kanlı ishalin aşısı vardır ve yavru köpek 1,5 aylık olduktan itibaren 3 hafta aralığıyla en az 3 kere tekrarlanarak bağışıklık sağlanır.


Kennel Cough

Öksürükle seyreden solunum sistemi hastalığıdır.Etkeni aldıktan 4 gün sonra başlayan öksürüğün karakteri kuru veya yaş olabilir ve mükoz bir salgı çıkartılır.İlerlerse pneumoni oluşur.Aşısı,yavrulara 8 ve 12. haftalarda 2 doz şeklinde yapılır.Her yıl tekrarı gerekir.


Corona Virus Enfeksiyonu


Kusma ve ishalle seyreden yavrularda ölümle sonuçlanan hastalıktır.Depresyon ve iştahsızlık vardır.Dışkı sulu,sarı,yeşil veya turuncu renktedir.Belirgin bir kokusu vardır.İshal 2-3 gün sürer.Yavrularda ölümle sonuçlanabilir.Aşısı 7-12. haftalarda yavrulara 2 doz yapılır.Her 6 ayda bir tekrarı gerekir.

Kan İşeme Hastalığı (LEPTOSPIRA ENFEKSIYONU)


Köpeklerde ve diğer hayvanlarda görülen özellikle karaciğer, böbrek ve üreme organlarını etkileyen bir hastalıktır.Etken vücudun her tarafına yayılır. Ateş, kan işeme,anemi görülür.Ölüm böbrek yetmezliği sonucu oluşur. Kalp,merkezi sinir sistemi ve göz etkilenen diğer bölgeler arasındadır. Şehir köpeklerinde daha sık rastlanır.Depresyon, ishal, öksürük, güç solunum görülür. Yavrular 10, 13 ve 16.haftalarda 3 kere aşılanır. Yurtdışında, özellikle yaygın bölgelerde 4-6 ayda bir tekrarı yapilir. Ülkemizde ise senelik tekrar yapılmaktadır.

   
Leptospirosis

Leptospirosis 1886’dan beri bilinmektedir. Hastalığa yol açan bakteri yay benzeri spiraller biçimindedir ve hastalık garip ismini bunlardan alır. Hastalık farelerden, fare idrarından (Leptospirosis icterohemorrhagia) ya da su havuzlarından geçer. Kenelerden de bulaşabilir. özellikle av köpeklerinde ve kırsal kesimde yaşayan köpeklerde görülür. Bu hastalıkta da genel zayıflama, aşırı kusma ve yüksek ateş gibi belirtiler görülür. Yavru, doğumunu izleyen ilk aylarda aşılanmalıdır.


Hepatit


Köpeklere bulaşan ve enfeksiyonla seyreden üçüncü ağır hastalık bulaşıcı hepatittir. Bu hastalık sadece köpekler ve tilkilerde görülür. Bir yaşın altındaki hayvanlarda daha çok görülür. Hastalığa yakalanan köpeğin salyasında, idrarında, dışkısında, gözyaşlarında, yiyecek kabında virüs bulunur ve bir sokak köşesinde her zamanki koklama alışkanlığını sürdüren herhangi bir köpeğe kolayca bulaşabilir. Enfeksiyon kronik olarak hasta köpekler ve sağlıklı sanılan, iyileşmiş, ama tehlikeli olmamakla birlikte virüsü hala taşıyabilen köpekler tarafından da bulaştırılabilir.


Hepatit virüsü karaciğere yerleşir, karın ağrısına, sarı renkli dışkıya, titremeye ve ateşe neden olur. Bu hastalık, köpek yavrusu iki aylıkken yapılan antihepatit aşı ile önlenebilir.


Kuduz

Distemper, hepatit ve leptospirosis köpeklerde görülen ama insanlara bulaşmayan hastalıklardır. Oysa sonuncu hastalığın nadiren de olsa insanlara bulaştığı bilinmektedir. Bu nedenle insanlar kuduzla daha çok ilgilenmişlerdir. Kuduz, köpeklerin ve öteki memelerinin yanısıra insanlara da bulaşabilir. Kuduz ısırma yoluyla geçer, bu nedenle esas olarak savunma amacıyla ısırma alışkanlığı olan etoburları etkiler. Bununla birlikte kuduz virüsü kan yoluyla beyne ulaşır ve burada hücre bozukluğuna yol açar. Kuduz hastalığına hidrofobi (su korkusu) de denir, çünkü hastalık nedeniyle, başka şeylerin yanı sıra dilin felç olması hayvanın su içmesini imkansız hale getirir.


Pek çok ülkede köpeklerin kuduza karşı aşılanması zorunludur. özellikle köpeğiniz eğer büyük kuduz taşıyıcıları olan tilkilerle dolu bölgelerde bulunuyorsa bu yükümlülüğü ihmal etmek kötü sonuçlara yol açabilir. Birleşik Devletler, İngiltere, İsveç ve Danimarka gibi ülkelerde, kuduz hastalığı neredeyse tamamen önlenmiştir, bu nedenle başka ülkelerden gelen köpekler altı ay karantinada tutulur.


Ekinokokkosis ve Tüberküloz


Köpekten insana geçen bir başka hastalık ekinokokkosistir. Hastalığa yol açan Echinocossus denilen bir bağırsak kurdurur. Bu hastalık insanlara içilen suyla, kökeni belirsiz etlerden yapılan yemeklerle ve diyeti tam olarak denetlenmeyen bir köpeğin insanın yüzünü yalamasıyla bulaşır.


Köpekler tüberküloza da yakalanabilirler. Eğer köpeğin efendisi tüberkülozlu ise köpek havada u---cüs---an zerreciklerle veya besinlerle bu hastalığa yakalanabilir. Tüberküloz basili dondurulmuş ette dört ay, kaynatılmış ette bir ay, kuru besin maddelerinde üç ay, tuzlanmış ya da tütsülenmiş besin maddelerinde tereyağında bir ay ,90 derece santigratta bir dakika ve güneş ışığında saatlerce canlı kalabilir. Aynı bakteri söz konusu olduğu için köpekler de insanlar gibi streptomycin ile tedavi edilirler.


Köpek sahibi, ister yavru ister yetişkin olsun köpeği aşılatmanın yanı sıra, onu pire ve kenelerden uzak tutarak, hasta hayvanlarla temasını önleyerek, özellikle yaz aylarında temiz tutarak hijyen kurallarına titizlikle uymalıdır.


İlk Yardım

Köpeği distemper, hepatit ve leptospirosise yakalanmaktan korumak ve bu hastalıklardan ölmesini önlemek için zorunlu olan aşı, en uygun zamanda ve tarzda bir veteriner tarafından yapılmalıdır. Bunun yanı sıra köpek sahibinin hayvanı etkileyebilecek olan küçük rahatsızlıkları iyilşetirmek için gerekli olan ilk yardım hakkında bazı şeyleri bilmesinde fayda vardır.


Her şeyden önce acil durumlarda gerekli olabilecek her türlü malzemenin bulunduğu bir ilk yardım çantasının evde bulundurulması gereklidir. Bu kutuda bir streil plastik enjektör, alkol ya da peroksil gibi dezenfektanlar, antibiyotik tozu, absorbant ve tampon pamuğu, sargı bezi, bir makas, cımbız, bir pompalı şırınga, göz banyosu için gerekli malzeme, köpeğin kulaklarını temizlemek için pamuklu çubuk ve nihayet bir turnike (kanı durdurmak için kullanılan sıkı sargı) ve bir termometre bulundurulmalıdır.


Yüzeyde ya da derin yaralanmalar, hafif yırtılmalarda daima yaranın çevresindeki tüyler kesilmeli, yara akar suyla yıkanmalı, dezenfekte edilmeli ve sarılmalıdır. Yara büyükse bir veteriner tarafından dikilmesi gerekebilir. Ağır kan kaybı durumlarında yaranın üzerine turnike uygulanarak kanı durdurmak gerekir.


Yaralı köpek başına gelen olay nedeniyle ürkmüşse ısırabilir. Bu durumlarda köpek sahibi hayvanın ağzını uygun bir bağla bağlamalı ya da burunluk takmalıdır. Yaralı köpek mümkün olduğu kadar az hareket etmelidir ve bir veteriner tarafından muayene edilene kadar hiç bir şey yedirilmemeli ve içirilmemelidir.


İlaçlar ve Enfeksiyonlar

Bir köpeğin normal ısısı yaklaşık 38.5 derece santigrattır. Köpeğin ateşi normal bir rektal termometre ile ölçülebilir. Bu sırada, hareket etmesi önlenecek şekilde sıkıca tutulmalıdır.

Köpek sahibi köpeğine hangi ilaçları vereceğini ve adalesine nasıl iğne yapacağını bilmelidir. Sıvı ilaçlar, hayvanın başı sıkıca tutulurken bir kaşık ya da plastik şırınga ile ağzının kenarından içeriye akıtılır. öte yandan bir kapsülün dilin arkasına doğru sıkıca yerleştirilmesi gerekir. Köpeğin bu şekilde verilen ilacı kabul etmemesi halinde, katı ilaç bir parça yiyeceğin içinde verilebilir. Her durumda köpeğin kapsülü tükürüp atmamasına dikkat edilmelidir.


Merhemin hayvanın derisine etkin biçimde nüfuz etmesini sağlamak için tüyleri önceden kesilmiş bölgelere masaj yapılarak yedirilmelidir. Köpeğin merhem sürülen bölgeyi yalamasına ve merhemi yutmasına engel olunmalı, yaranın bulunduğu yer sargı bezi ile kapatılmalı ve mümkünse yün bir çorapla korunmalıdır. Bu işlemler yapılırken köpeğe burunluk takmak gerekebilir.


Kaslara enjektörle ilaç vermek için en uygun bölge kalçanın genellikle tüysüz olan iç kısımlarıdır. Ancak bu işlem yapılırken köpeği yatar vaziyette tutmak gerekir. Enjeksiyon kalça kaslarına ya da deri altından göğüse de yapılabilir. İşlemden önce ve sonra hayvanın derisi daima dezenfekte edilmelidir. Enjeksiyondan sonra iğnenin girdiği yere hafifçe masaj yapmak ilacın özümlenmesini kolaylaştırır. Enjeksiyon için iki kişi gereklidir; biri köpeği tutar, öteki iğneyi yapar.


Zehirlenme Tehlikesi

Bir köpeğin hayatında çeşitli tehlikeler vardır. Bunlardan biri zehirlenmedir. Zehirler, sindirim, dolaşım ve sinir sistemininde büyük tahribata yol açar. Fare zehirinin yanı sıra, aşırı dozda ilaç, parazitler için kullanılan karışımlar, bitki zararlılarına karşı kullanılan ilaçlar, bozuk yiyecekler ve temizlikte kullanılan maddeler de zehirlenmeye neden olur. Bu liste doğal olarak hayvana kasten verilen çeşitli zehirleri de kapsar.

Köpek toksik bir madde aldıktan sonra kusma eğilimi gösterir. Kendiliğinden kusmazsa köpek sahibi iki çay kaşığı tuzu hayvanın dilinin gerisine yerleştirrerek ya da bir bardak suya üç ya da dört çorba kaşığı kömür tozu katıp zorla hayvanın boğazından akıtarak kusmasını sağlamalıdır. Bu uygulamadan hemen sonra veterinere gidilmelidir.


Av köpekleri yılanlar tarafından ısırılabilirler. Böyle bir olay köpeğin göstereceği tepkiyle fark edilir. Yılanın ısırdığı köpek yere oturup ısırılan yeri genellikle burnuyla ya da kol ve bacaklarıyla kaşıyarak adeta kazımaya çalışacaktır. Yara, derhal dezenfekte edilmeli, ancak köpeğe kısa süre içinde yılan ısırmalarına karşı serum enjekte edilmelidir. Bu serumu bir avcının daima yanında taşıması (kendisi için de) gereklidir. Mümkünse yılanın ısırdığı yeri deşerek kanın serbestçe akması sağlanmalı ve daha sonra turnike ile kan durdurulmalıdır.


İnsanlarda da Görülen Bir Hastalık


Köpeklerde sık görülen bir hastalık selim ya da habis tümördür. Erken teşhis önemlidir. Bu durumda cerrahi ya da radyolojik tedavi daha kolay olur. Tümörler, köpeklerde, kedilerde ve insanlarda daha çok görülür. Geviş getiren hayvanlarda ve atlarda az görülür. Diyetin bu konuda önemli bir rol oynaması mümkündür.

Köpekler insanlarda da görülen çeşitli metabolik hastalıklara da yakalanabilir: raşitizm, şeker, gut ve kemik hastalıkları gibi.


Dış Parazitlere Karşı Mücadele

Parazit bir başka organizmanın içinde ya da üzerinde yaşayan ve onu tahrip eden bir organizmadır. Köpekler genellikle iç ve dış parazitlerden etkilenirler. Köpekte görülen dış parazitler, pire, bit, kene ve uyuzdur. İç parazitlere ise genel bir terimle solucan denir.

Pire herkesin tanıdığı bir parazittir. Bunlar sıçrayan, sürekli yer de---gıs---tiren ve kan emen böceklerdir. Köpek piresi Pulex serraticeps adını taşır ve insanda köpekteki kadar uzun süre barınamaz. Bununla birlikte insan kanını beğenmezlik de etmez. Ancak insan bir başka pireyle, Pulex irritants ile daha yakından tanışır. Her pire beşyüz kadar yumurta bırakabilir ve aylarca beslenmeden yaşayabilir. Tek çözüm yolu hayvanı sık, başı dahil bütün vücuduyla yıkamak, veterinerin tavsiye ettiği, bütün böcekleri ve larvaları yok edecek bir pire tozuyla pudralamaktır. Bu dezenfekte yöntemi köpeğin bulunduğu yere her yere, kulübesine, halılara, mobilyalara ve diğer yerlere de uygulanmalıdır. Ağır vakalarda böcek ilacına başvurulabilir.


Kene köpekler arasında özellikle koyunlarla birlikte yaşadıkları kırsal yörelerde oldukça sık görülen bir parazittir. Kene gözle görülebilir. Küçük bir karpuz çekirdeği biçimindedir. Kanını emmek üzere hayvanın derisine tutunmak için küçük başının üzerindeki gagayı kullanır. Kene sıçramadığı, belirli bir yerde durduğu için çekip alınması kolaydır. Bunun için kenenin üzerine iki damla benzin ya da iyice tuzlanmış su damlatmak ve cımbızla yavaşça çekip almak gerekir. Bu işlem sırasında böceğin parçalanmamasına ve yumurta bırakmamasına dikkat edilmelidir. çekilip alındıktan sonra kene hemen yakılmalı ya da benzin dolu bir kaba atılmalıdır.


Kulakları Tutan Parazitler


Köpeklere gelen dış parazitlerin en kötüsü, uyuza neden olan scabies (uyuz) kenesidir. Deri, kabarcıklar halinde kırmızı döküntülerle kaplanır. Hayvanın tüylerini traş etmek ve veterinerin tavsiye ettiği şekilde ilaçlı sularla yıkamak, merhemlemek gerekir. Bir başka tip kene köpeğin kulaklarını tutar. Bu demodectic kenedir. Köpek başını sallayarak, kaşınarak ve çeşitli yollarla halinden şikayet ederek tepki gösterir. Geri çevrilmesi mümkün olmayan kulak iltihabını önlemek için köpeği hemen veterinere götürmek gerekir.

Bu hayvan parazitlerinin yanı sıra bir de bitki parazitleri vardır ve hafife alınmaması gerekir. Bir tür mantar olan bu parazit hayvanın derisine saldırır ve bir tür ter salgılayarak deriyi tahrip eder. Etkilenen bölge traş edilmeli, sülfürlü sabunla yıkanmalıdır. Bu mantar kulak iltihabına neden olabilir. Bu nedenle bir veterinere danışılmalıdır.


Çeşitli Solucan Tipleri

Solucanlar köpeklerde en yaygın biçimde görülen iç parazitlerdir. çeşitli solucan türleri vardır ve bunlar, bağırsak düğümlenmesine, bağırsak enfeksiyonlarına, organik bozulmaya ve zayıflamaya, bunların yanı sıra iştahsızlığa ( ya da bağırsak kurdu varsa doymak bilmez iştaha), kusma, mide bulantısı, epilepsi krizleri ve genel kaşıntıya neden olabilir. Tehlikelidir.

Solucanların varlığı hayvanın dışkısı incelenerek anlaşılabilir. şüpheli durumlarda veteriner tarafından laboratuar incelemesi yapılmalıdır. Solucanlardan sakınmak için köpeğin öteki hayvanların dışkısıyla temas etmemesine, kirli su içmemesine, kirli ya da bozulmuş yiyecekler yememesine dikkat edilmelidir. Köpeğin besin ve su kapları her gün detarjanlı sıcak suyla yıkanmalıdır. Bütün bu önlemlere rağmen köpekte solucan olabilir. Pek çok köpek sahibi zaman zaman belirti göstersin ya da göstermesin köpeğinde solucan olabileceğinden kuşkulanır. çok farklı solucan türleri vardır ve bu nedenle farklı her solucan türüne göre farklı solucan ilaçları kullanılır. Eski bir tıbbi deyiş vardır: balık oltasıyla kaplan avlanmaz. Aynı şekilde, hiç kimse sıradan önlemlerle tenyaları ortadan kaldıramaz. Uygun tedaviyi ancak veteriner gerçekleştirebilir.


Göz ve Kulak :

Konjonktivit İltihabı:

Başlangıç sebebi olarak; polenler, dolaşma ve koklamalar sırasında göze temas eden otlar, virüsler, bakteriler ve mantarlar sayılabilir. İlk önceleri, hafif bir pembelik ve damarların belirginleşmesi ile başlar. Başlangıçta akıntı şeffaf ve temizdir; ancak hemen tedavi olmazsa koyulaşır ve iltihaplı bir hal alır, ışığa hassasiyet oluşur. Göz ve çevresinin bu dönemde çok temiz tutulması ikinci bir enfeksiyon oluşumuna izin vermemek açısından önemlidir. Bakteriyel ya da diğer bir etken kaynak sebepli değilse, insana ve ya diğer bir hayvana bulaşma göstermez. Bulgular fark edildiğinde hekim müdahalesi ile kısa sürede sonuç alınacaktır.

Kornea Yaralanmaları:

Özellikle kedi tırmalaması nedeniyle ortaya çıkabilen olaylara sıklıkla rastlanılmaktadır. Ayrıca kazalar, çarpma ve gözü kaşımak amacıyla sürtme vb. nedenlerle yüzeysel, derin veya ciddi doku kayıplı yaralar oluşabilir. Yüzeysel yaralanmalarda hafif bir yaş akıntısıyla kendini gösteren Kornea Yaralanmaları, derin yaralanmalarda gözde şişkinlik, göz yaşının yoğun olarak akması ve kronikleşen durumlarda görme bozukluğuna kadar varan semptomları vardır.Bu tür kronikleşmiş durumlarda gözün alınmasına kadar gidilebilir. Fark edilebilen basit belirtiler,en kısa sürede hekime gösterilmelidir.


Katarakt:

Daha çok ileri yaşlarda görülmesine rağmen, her yaşta ve ırkta karşımıza çıkabilmektedir. Ancak, bazı ırklar katarakta daha hassastır. Sıkça görülmesine karşın nasıl oluştuğuna ait mekanizma tam olarak bulunamamıştır. Bozulma lensin saydam yapısının matlaşmasıyla başlar şeffaf olan yapı her geçen gün bozulur ve bunun sonucunda görme bozukluğu ortaya çıkar. Bir kaç değişik formda ortaya çıkabilen katarakt, çoğunlukla 6-7 li yaşlarda başlar; daha önce görülmesi ırksal hassasiyet nedeniyledir. Hassas olduğu bahsedilen bu ırklara; Chow chow, Yorshire terrier, Doberman, Pekingese örnek verilebilir. Bunun dışında katarakt'ın ortaya çıkış nedeni olarak şeker hastalığı ve travmalar sayılabilir. Gözde belirgin bir matlaşma ilk fark edilen belirtidir, hasta geceleri gündüze oranla çok daha iyi görür. Gözde bulanıklık ve matlaşma fark edildiğinde, erken teşhisle ilerleme durdurulabilir ya da operasyon ile tamamen görme kaybı engellenebilir.

Kulak Mantarı:

Kulak kanalında doğal olarak bulunan Mantar,özellikle yüzmeyi ve banyoyu seven köpeklerde; bu aktviteler sonrasında kulak kanalının iyice temizlenmemesi sonucunda ortaya çıkar. Daha çok uzun ve büyük kulaklı köpeklerde (S.Cocker, Beagle vb)görülen Mantar hastalığı; şiddetli kaşıntı ile kendini gösterir. Kulak girişindeki kılların kesilmesi ve hekim tarafından sık sık ilaçlı kulak temizliği yapılması bu kaşıntıyı azaltır, Lokal kullanılacak ilaçlar ve düzenli bakım ile soruna kesin çözüm sağlanacaktır.

Sağırlık:

Doğumsal olabileceği gibi, sonradan oluşan bir enfeksiyon vb. nedenler ile meydana gelebilen işitme kaybı olarak tanımlanabilir. Belirgin seslere ve uyarılara tepkisizlik en açık göstergesidir. Doğumsal olmayan sağırlığı oluşturabilecek etkenlerin, düzenli bakım ve temizleme ile ortadan kaldırılması, yapılabilecek tek şeydir. Doğumsal sağırlıkta ise yapılacak bir tedavi bulunmamaktadır.

Orta kulak İltihabı:


Gezdirme sırasında kulak içine kaçabilecek Pisipisi Otu,bu oluşumu yaratacak en önemli sebeplerden birisidir. Bunun dışında kulak içinde şekillenmiş bir enfeksiyonun ilerleyen boyutlarında ortaya çıkan dış kulak yolu yangılarının ilerleyen dönemlerinde de ortaya çıkabilir. Hastada; çevreye ilgisizlik, başı öne eğerek yürüme, dengesizlik, ağrı nedeniyle kulağı elletmeme gibi belirtiler açıkça gözlenir. İlerleyen hallerde kokulu ve iltihaplı bir sıvı görülür. Bu vakalarda vakit kaybetmeden hekim müdahalesi gerekir.


Enfeksiyonlar:

Toksoplazma:


Hastalığın bulaşması oral yoldan olmaktadır. Parazitin yumurtaları ile enfekte olan çiğ etlerin yenilmesi ile olabildiği gibi paraziti taşıyan kedi ve köpeklerin dışkısı ile bulaşmış gıdaların yenilmesiyle de ortaya çıkabilir. Oral yolla alınan parazitler, bağırsak epitellerine tutunarak çoğalırlar ve buradan da kan ve lenf yoluyla beyin, akciğer, karaciğer ve plasenta gibi yerlere ulaşarak buralarda çoğalmalarını sürdürürler. Belirgin belirtiler; iştahsızlık, yüksek ateş, zor solunum, felç görünümü sayılabilir. Hamilelikte yavru atmaya kadar giden bu durum hemen her yaştaki köpekte görülebilir. Bu enfEksiyondan korunmak için çiğ ya da az pişmiş et verilmemeli hekim tarafından düzenli kontroller yaptırılarak bu parazitlerin atılması gereklidir.


Deri:

Egzama:


Egzamanın oluşumunda hem iç hem de dış etkenler rol oynar. iç hastalıkların başında; düşük kaliteli mamalarla beslenme, sarılık, iç parazitlerln yoğunluğu, vitamin ve minerallerin eksikliği vb.sayılabilir. Dış etkenler ise; Tüylerin sıkça ıslak bırakılması, kirli ve bakımsız deri-tüy ,Hayvanlara uygun olmayan maddeler ve şampuanlarla yıkama yapılması vb.olarak sıralanabilir. Başlıca belirtisi, kaşıntı ve kızarıklıktır. Bu kaşıntıya bağlı tüy dökülmesi, tüyün yapışık bir hal alması; ilerleyen durumlarda ise, sulu alanlarda kurumalar, derinin kalınlaşması, iltihaplı ve kokulu akıntılar oluşur. Dış parazit tedavilerinin düzenli yapılması, dengeli beslenme ve tüy bakımı hastalığın oluşmasını büyük ölçüde engeller. Hastalığın oluşması halinde, laboratuar tetkikleri uygun görülmekte, akabinde kısa veya uzun süreli hekim tedavisi gerekmektedir.


Mantar:

Sıklıkla genç yaştaki köpeklerde görülür. Ortak yada hijyen kurallarına dikkat edilmeden kullanılan tarama fırçaları, taşıma kapları vs.yoluyla yada direk temas ile bulaşması kolaydır. Genellikle kulak, kuyruk gibi bölgelerde şekilli, dairesel tüy dökülmesi görüntüsüyle ortaya çıkar. Hastalık bilinenin aksine, ağır kaşıntılı değildir. Laboratuar tetkiki akabinde hekim müdahalesi gerekir.


Beslenme Hastalıkları:

Aşırı şişmanlık:


Hekiminizden öğrenebileceğiniz yaş ve ırk ve cinsiyet özelliklerine uygun kilonun %15-25 üzerine çıkılması aşırı şişmanlık (obezite)olarak tanımlanabilir. En büyük neden düzensiz beslenme ve hareketsizlik olarak görülür. Bunların dışında yaşlılık, kısırlaştırma, stres gibi faktörler de etkilidir. Başlangıçta kuyruk dipleri ve karın bölgesinde aşırı yağlanmayla dikkat çeker. Olumsuz etkileri, kalp rahatsızlıkları, şeker, hareket kaybı, kabızlık olarak gösterilebilir. Düzenli hekim kontrolünde olan köpeklerde takip edildiği taktirde ender olarak görülür. Prescription mama kullanımı, düzenli hekim gözetimi ile kontrol edilebilir.


Aşırı Zayıflık:

Mide ve bağırsakların aşırı dolu olması, korku, yabancı cisim yutma, tümörler vb.durumlarda ortaya çıkan iştah kaybı; sürekliliğin boyutu önemli olmak kaydıyla özen gösterilmesi gereken ciddi bir durumdur. Aşırı kilo kaybı büyük bir halsizlik ,kas kaybı ve anemi oluşumunu yaratır. Oranları ayarlanmış dengeli bir beslenme ,vitamin ve mineral takviyesi yapılmalıdır. Hekim desteği alınmadığı taktirde sonuç ölüme kadar gidebilir.

Kemik gelişim bozukluğu:


Özellikle büyük ırka mensup köpeklerde bebeklik döneminde bilinçsiz ve aşırı beslenme sonucu ortaya çıkan ve ileriki yaşam sürecini kökten etkileyecek bir durumdur. Kemiklerin henüz gelişimini tamamlamadığı bu dönemde, üstlerine besinsel ağır bir yükün binmesi kemik gelişimini olumsuz etkileyecektir. Hekim kontrolünde bir besin diyeti ile erken dönemde alınacak tedbirler ile kontrol edilebilir.

Taş,Toprak ve Dışkı yeme:

Profesyonel olmayan mama alışkanlığı, ilk 6 ay içinde yoğun olarak görülen vitamin, mineral ve diğer yaşamsal maddelerin vücuda yeteri kadar alınmamasıyla ortaya çıkan bu durum, köpeğin vücudundaki bu eksik maddeleri takviye etmek istemesiyle beraber ortaya çıkan kötü bir alışkanlıktır. Profesyonel mama kullanımına geçilmesi ve bu gibi durumlar için özel olarak hazırlanmış ek ürünlerin hastaya verilmesiyle hekim kontrolünde toparlanacak bu durum ilk etapta sizleri korkutsa da kontrolü kolaydır.

Kedi ve Köpeklerde Beslenme Yanlışları:

Kedi ve köpeklerde gözlenen enerji fazlalığı,yetersiz beslenme yada diğer nedenlerden kaynaklanan sağlık problemleri,pratik olarak 4 ana başlıkta toplanabilir.


Enerji fazlalığı:

Büyük ırklardan German Shepherd(Alman çoban köpeği),St.Bernard,Alman Doggie köpeklerinin büyüme devrelerinde yüksek enerji alınması sonucunda ''Osteochondros Sendromu''ortaya çıkar.Bu durum,geri dönüşümsüz olarak iskelet sisteminde bozukluklara sebep olur ve hayvanın tüm hayatı boyunca yaşayacağı problemlere neden olur!

Enerji fazlalığı,yetişkin köpeklerde ise,Adipozitaza(aşırı kilo)'ya sebep olur.Normal canlı ağırlığının %20'sinin aşılması,bu soruna neden olur.


Gelişmiş ülkelerde,kedi ve köpeklerde en fazla rastlanan beslenme yanlışlığıdır!


Köpeklerin%25-40,kedilerin ise %20-30'unda,bu probleme rastlanır..


Aşırı kilo,iskelet sisteminde olumsuz etki yaptığı gibi,diabet ve tümör riskini de arttırır!Ayrıca enfeksiyon kaynaklı hastalıklara karşı hayvanın direncini düşürür!


Enerji bakımından eksik beslenme,genellikle görülmez.


Yetersiz Beslenme: 


Kedi ve köpek bakımında,en büyük beslenme yanlışlarından biri de,Kalsiyum (Ca) yetersizliğidir.

Özellikle büyüme dönemlerinde Kalsiyum yetersizliğinin en büyük nedeni,fazla fosfor alımıdır!Kalsiyum,eksik beslenmenin yanında alınan fazla et ve sebze nedeniyle düşmesidir..Bu nedenle besinlere ek olarak verilecek Kalsiyum bu problemin çözülmesine yardımcı olacaktır.


Sodyum(Na)eksikliği,genelde evde hazırladığımız kedi-köpek mamalarına yeterince tuz ilave etmememizden kaynaklanmaktadır..


bunun sonucunda hayvanlarınızda taşikardi ve exikkoz gibi problemler görülmektedir.


Kedilerde gözlemlenen Taurin(esansiyel amino asit)eksikliği,tek taraflı hayvansal yağdan yoksun beslenme yanlışlığı sonucunda ortaya çıkar..


Kedi ve köpeklerde gözlemlenen diğer esansiyel besin maddeleri eksikliklerinde özellikle,lilolenik asit(sakatat ile besleme)farklı vitaminler(Biotin,vitamin A,E,B2,B6) ve mineral maddelerin(çinko,demir,iyot)eksikliklerinde,deri ve tüy problemleri ortaya çıkar!


Hybervitaminoz(Vitamin Fazlalığı):

Vitamin D preparatlarının gereksiz yere kullanılması durumunda,yumuşak dokuların kireçlenmesi,özellikle damar ile böbreklerde harabiyet meydana gelmesine neden olur!

Vitamin A fazlalığı,fazla miktarda pişmemiş ciğer tüketen kedilerde gözlemlenir..


Bu beslenme yanlışında devam edilirse,boyun ve sırt bölgesindeki kemiklerde üremeler şekillenir ve kedi,kafa çevirme hareketlerini yapamaz.


Geri dönüşümü olmayan bu problem,yanlış beslenme devam ederse hayvanın ölümüne neden olacaktır!


Diğer Beslenme Yanlışları:


''All-Meat''sendromu;ani ve fazla et ile beslenme sonucunda Kalsiyum ve İyot yetersizliğine bağlı olarak deri yapısında bozukluk,kepeklenme,cıvık-kötü kokulu dışkı ve iskelet bozukluğu problemleri ortaya çıkar..

Bu durumun önlenmesi için sebze ve meyve ağırlıklı rasyonlar ve ilave mineral takviyesi yapılmalıdır!


Erişkin kedi ve köpeklerde gözlemlenen güçlü veya zayıf Laktoz-intoleransı nedeniyle süt ve süt ürünlerinin,sadece belli sınırlar dahilinde ve özellikle sütün yarı yarıya su ile karıştırılması şekliyle verilmesi önerilir..


Günlük laktoz alımı,1-2g/kg canlı ağırlık kalsiyum düzeyini aşmamalıdır!


Köpeklerde çok fazla yada sürekli olarak kemik tüketilmesi,(10g/kg kalsiyum/gün)hareket zorluğuna,ağır obstipasyonlara (tıkanıklık),sindirim sisteminde yaralanmalar ve bozukluklara neden olmaktadır!


Bu 4 madde başlığı altında incelenen ve kedi köpek sahiplerinin alışkanlıklar ve kulaktan dolma bilgiler ile sıklıkla yaptıkları beslenme yanlışlıkları,kedi ve köpeklerin hastalanmalarına hatta ölümlerine sebep olmaktadır!


Tüm bu beslenme hatalarını minimuma indirmek için daima hekim kontrolünde bir beslenme diyeti uygulanmalı ve içeriği her ırka uygun özenle hazırlanmış olan Profesyonel Kuru mamalar öncelikle tercih edilmelidir!


Ekinokok Kisti (Hidatid-Hidatik Kist)

Kist hidatik insan ve hayvan sağlığını tehdit eden, ülkemizde çok yaygın olan, önemli bir paraziter hastalıktır. Hastalığın etkeni E.granulosus'dur. Parazitin olgunu köpek, kurt, çakal gibi etçil hayvanların ince bağırsağında yaşar. Yumurta ve larva formu ise, insan ve diğer memelilerin iç organlarinda yaşar. Parazit, kedilerde bulunsa bile üreyemediğinden dolayı insanlar için bir tehlike arz etmez. Parazitlerin yumurtası, köpeklerin dışkısı ile atılır ve çevreye yayılır. Bu yumurtalar çok dayanıklıdır, toprakta ve soğukta 1 yıl kadar canlı kalabilirler. Yumurta, ağız yolu ile insan ve diğer memelilerin bağırsaklarına ve oradanda kan yoluyla iç organlara özellikle akciğere ve karaciğere taşınır ve larva formuna dönüşür. Larva formuna kist hidatik denir ve bunlar içi sıvı dolu keselerdir. Köpekler, kisli bir memelinin etini çiğ olarak yedikleri zaman ,parazitle enfekte olurlar.Bu parazitler köpeklerin bağırsağında olgunlaşarak yumurta verirler ve bu döngüyü devam ettirirler. Kist hidatik, zannedildiği gibi tüylerden kaynaklanan bir hastalık değildir; ancak köpekler dışkısını yaparken, dışkıdaki yumurtalar tüylere bulaşır. Memelilerdeki kistler yavaş büyürler. Dokularda, kistler kapsülle sarılarak sınırlandırılır ve maksimum portakal büyüklüğüne ulaşabilir. Göğüs ve karın boşlugu gibi boşluklu organlarda ise 10-20 yıl gibi bir süre zarfında 20cm çapa erişirler ve bu aşamada fiziksel belirtiler oluşur. Kistler çoğunlukla klinik belirtiler göstermese de lokalize olduğu organ veya dokuya yaptığı basınç, kapladığı hacim nedeni ile normal fonksiyonları bozar ve ağrı yapabilir. Diğer bir tehlikesi ise kistlerin kendiliğinden veya ameliyatta yanlıslıkla patlatılmasıdır ki bu da anaflaktik soka ve tekrar enfeksiyonun alınmasına neden olur. Kist hidatik'in dışında yine Ekinokok cinsine bağli E.alveolaris türünün larvasina ise alveolar kist denir. Bu parazitin taşıyıcıları kemiriciler, çesitli memeliler ve insandir. Bu etkenin yaşam döngüsü ise genellikle yabani hayvanlar ve tarla fareleri arasında olur. Yol açtığı hastalık diğer yönleriyle kist hidatik'in neden oldugu hastalığa benzerdir. Teşhis, köpek kili üzerinde veya dışkısında parazitimsi segmentlerin bulunması ile yapılır. Kist hidatik'ten korunmak için petlerinize çiğ veya az pişmis et vermekten çekinmeli ve Veteriner Hekiminizin belirleyeceği bir paraziter mücadele programını takip etmelisiniz. Kist Hidatikle mücadele programı, ya 4 ayda bir dışkı muayenesi ya da mevcut paraziti dökmek amacıyla paraziquantel etken maddesini içeren antiparaziter ilaçların kullanılmasi şeklinde olur. Etken insanlara sindirin yoluyla bulaştığı için aldığımız gıdaların temiz olmasına dikkat etmemiz korunmak için yeterli olmaktadır.
   


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder